SEVGİLİ DOSTLAR,
COVID-19’la mücadelede devlet kurumlarımızın ve özellikle de Sağlık Bakanlığı’mızın tüm gayretlerine rağmen, ne yazık ki arzulanan başarı seviyesine ulaşılamadı. Yaz mevsiminde güneşin morötesi (ultraviyole, UV) ışınlarının, bulaşmanın kontrolünde önemli katkısının olacağı ümit edilmiş olmakla birlikte, hastalık ülkemizde umulmayan bir yayılma göstermiştir. Bunun sebebi, büyük ölçüde vatandaşlarımızın akşamları gerçekleştirdikleri sosyal faaliyetlerde maske ve mesafe kuralına uymamaları olduğu gibi güneşin virüsü öldüren UV ışınlarının çok düşük oranda dünyaya ulaşıyor olması ve havanın nem oranının yüksek olduğu bölgelerde hasta ve taşıyıcıların ağzından yayılan damlacıklarda virüsün canlılığının uzaması olabilir.
Güneş ışınlarının ancak %10 kadarı UV ışınlarından oluşur ve bunun da yalnızca üçte biri dünyaya ulaşabilir. Dünyanın ekvator bölgelerinde yere ulaşan UV ışınlarının %95’i UVA, %5’i de UVB’dir. UV ışınlarının mikrop öldürücü etkisi UVB’den itibaren başlamakta, UVC ise en güçlü mikrop öldürücü olmakla birlikte, bunun çok önemli miktarı atmosferin ozon tabakası tarafından emildiğinden, çok azı yere ulaşabilmektedir. Çok şükür ki durum böyle, aksi takdirde çoğumuz cilt kanserine yakalanırdık. Sonuç olarak, COVID’den korunmada elimizde yine maske, mesafe ve temizliğe dikkat etmemiz kaldı.
Sonbahar mevsimi, maddi ve manevi her türlü derdin başladığı mevsimdir. Sonbahar ayları, aynı zamanda gribin içinde olduğu solunum yolları hastalıklarının da başladığı aylardır. O nedenle, biraz daha sabır ve tahammül göstererek eylül ayı gelmeden hem kendimizi ve hem de sevdiklerimizi bu illetten koruyarak, bulaşmanın kontrolünde devletimize destek olmak hepimizin vatandaşlık görevidir.
Bu çerçevede, korunmada biraz daha fazla katkısı olabilecek iki yöntemi bilginize sunuyorum. COVID-19’a yol açan SARS-COV-2 virüsü ve gribe yol açan influenza virüsleri, insan hücre zarı kaynaklı lipid (yağ yapısında) bir zarfa sahip olduklarından, lipofilik yani yağla barışık virüslerdir ve kolonya yapımında kullanılan etil alkolde çabucak etkinliklerini kaybederler, yani inaktive olurlar. Virüs zarfı ve özellikle de bunun insan hücresine bağlanan kısmı (spike) ne kadar mutasyon geçirirse geçirsin, alkolün yıkıcı etkisinden kaçamamaktadır. Bu nedenle el dezenfeksiyonunda etil alkol esaslı dezenfektanlar ve en basiti kolonya kullanımı şiddetle tavsiye edilmektedir. Ancak kolonyanın mutlaka etil alkolden üretilmiş olması ve etil alkol oranının %70-80 den aşağı olmaması önem taşımaktadır. Hileli biçimde alkollü üiçki ve kolonya üretiminde kullanılan metil alkol oldukça tehlikeli olup, toksikasyona yol açarak körlüğe ve ölüme neden olabilmektedir.
Japonya’da mart ayında yayımlanan bir makalede, belli bir süre burundan düşük oranda (~20%) etil alkol solumanın, burun boşluğunun özellikle ön bölümünde bulunan virüsleri inaktive ettiği ve hastalığa karşı koruma sağlayabileceği ileri sürülmüştür. Çünkü virüsün vücuda asıl giriş yeri burasıdır ve virüs hastalığın kuluçka dönemi boyunca, enfekte olan kişide genel belirtiler oluşmadan buradaki hücreleri enfekte ederek çoğalmakta ve vücuda yayılmaktadır. Bu noktada koruyucu maskenin burunu kapatacak şekilde takılmasının hayati önemi olduğunu bir kez daha hatırlatmakta yarar vardır. Araştırıcılar, yaptıkları fiziko-kimyasal değerlendirmeler ve simülasyonlarda alkol soluma yönteminin, özellikle burun boşluğunun ön kısımlarındaki virüslerin aktivitelerinin ortadan kaldırılmasında (inaktivasyonunda) oldukça başarılı olabileceğini bildirmişlerdir (Şekil 1). Bu nedenle, özellikle mesleği gereği virüsle temas ihtimali ve virüs yükü olan kişilerin, COVID-19’a yakalanma riski dikkate alındığında, alkolün neden olabileceği hafif yangısal durumun ihmal edilebileceğini ve bu kişilerin, yöntemi günde bir kez akşamları uygulamasının hastalıktan korunma açısından oldukça yararlı olacağını ileri sürmektedirler.
Araştırıcılar bu işlemi yüksek alkol oranına sahip bir alkollü içecekle yapmayı önermekteyse de, işlem ülkemizde %70-80 oranındaki etil alkol veya etil alkolden imal edildiği bilinen kolonya ile de yapılabilir. Yukarıda da ifade edildiği gibi metil alkolden imal edilen kolonyanın veya metil alkolün bu amaçla kullanılması, başta körlük ve hatta ölümle sonuçlanabilen ciddi zehirlenmeye yol açabilmektedir.
Yöntem aşağıdaki biçimde özetlenmiştir;
- Dar-uzun ve yaklaşık yarım litrelik köpükten (polistrenden) imal edilmiş bardağa yâda benzeri cam bardağa, yaklaşık 50 mililitre %70-80’lik etil alkol ve üzerine aynı hacimde kaynamış soğumuş su ilave edilir (Pratik olarak 1 çay bardağı 80 derecelik kolonya ile 1 çay bardağı kaynatılıp soğumuş su karıştırılır). Karışımın etil alkol oranı yaklaşık olarak %35-40’tır.
- Bardak, önceden yaklaşık 50 dereceye (parmak ucunun sıcak hissettiği) kadar ısıtılan suya (Şekil 3) daldırılarak alkol-su karışımı, suyla hemen hemen aynı sıcaklığa ulaşıncaya kadar beklenir (Şekil 4). Alkol yanıcı ve parlayıcı bir madde olduğundan, yoğun hali veya alkol-su karışımı asla direk olarak ateşle veya alevle karşılaşmamalıdır. Bu nedenle ısıtma işlemi, alkol-su karışımı bulunan kap, önceden ısıtılan su dolu kaba daldırılarak yapılmalıdır.
- Karışım 50 derece sıcaklığa ulaşınca 5 saniyede yaklaşık 3 kez olmak üzere 15 saniye boyunca normal nefesin yaklaşık yarısı kadar derinlikteki 8 nefes alınıp-verilir. Yaklaşık 5 saniye aralıklarla bu işlem birkaç kez tekrarlanır (Şekil 2).
Alternatif yöntem:
Bu yöntem, biraz daha profesyonel bilgi, sarf malzemesi ve donanım gerektirmektedir. %80’lik etil alkolle %2’lik hidrojen peroksit hazırlanır. Bu solüsyonun litresine 32 miligram metilen mavisi ilave edilir. Hazırlanan solüsyon, el ve yüzey dezenfektanı olarak kullanılır. Solüsyondaki metilen mavisi, virüsün RNA’sındaki guanin bazına bağlanarak virüsün inaktivasyonuna katkı sağlar. Kalabalık ortama girmeden önce ve sonra, şüphelenilen durumlarda özellikle maskelerin dış yüzüne sıkılır. Kişi, sigara içmiyorsa ve solunum yolu rahatsızlığı yoksa maskeyi birkaç saniye sonra takarak burundan nefes almak suretiyle yukardaki yöntemin benzeri etkiyi oluşturabilir. Dezenfeksiyon solüsyonu, yukarıda açıklandığı şekilde tarafımdan 2020 yılı mart ayından beri uygulanmaktadır.
NOT: Yukarıda açıklanan her iki uygulama da klinik çalışma sonuçlarına dayanmamakta olup, virüsün fiziko-kimyasal özellikleri esas alınarak yapılan bilimsel çalışmaların bulgularını esas almaktadır. Önerilen şartlarda, tarafımdan yapılan uygulamalarda yan etki görülmemiştir. Önerilen uygulamaların kötüye kullanılmaması ve uygulamalardan doğabilecek riskler uygulayan kişinin kendi sorumluluğundadır.
Sağlıklı günler dileklerimle,
Şekil 1. Burundan solumada kullanılan etil alkol buharının ulaştığı üst solunum yolları. https://en.wikipedia.org/wiki/Trachea.
Şekil 2. Burundan solunacak olan alkolün ısıtılmasında kullanılacak olan suyun sıcaklığının 50 dereceye getirilmesi. Bu sıcaklık, parmak ucunun yanma hissi algıladığı sıcaklıktır.
Şekil 3. Sıcak suya daldırılarak %40’lık etil alkolün sıcaklığının 50 dereceye yükseltilmesi.
Şekil 4. Alkol solumada nefes alış-veriş tarzı.
Kaynaklar
- Covaci A. (2020). How can airborne transmission of COVID-19 indoors be minimised? Environment International 142 (2020) 105832. https://doi.org/10.1016/j.envint.2020.105832
- Ren Y, Li L & Jia Y. (2020). New Method to Reduce COVID-19 Transmission - The Need for Medical Air Disinfection is Now. J Med Syst. 44:119.
- Shintake T. (2020). Possibility of disinfection of sars-cov-2 (COVID-19) in human respiratory tract by controlled ethanol vapor inhalation. https://www.researchgate.net/publication/340271253.
- https://en.wikipedia.org/wiki/Trachea.
FACEBOOK YORUMLAR