Nisan ayının 10. günü günlerden Pazar. Halk TV’i izliyorum. Sabah saatleri. Serhan Asker ve konuğu gazeteci İsmail Saymaz. Rize’de yayın yapıyorlar. Rize’nin sorunları, güzellikleri, yöresel müzüği derken, aslen Rize’li olan İstiklal Savaşı kahramanı olan İpsiz Recep’ten söz etmeden geçilmezdi herhalde. Onlarda söze girdiler, fakat Marksist-Leninist ideolojide kendilerini beklide iyi yetiştirmiş olan ve bu alanda bir çok yazarın eserini okumuş olabilecek bu arkadaşlar belli ki tarih cahili. Ama her konuda konuşmaktan geri durmayıp, İpsiz Receb’i eşkıya diye söz ettiler.
Eşkıya, devletine baş kaldıran, halkına zulüm eden ve bu çerçevede suç işleyenlere denir. Oysa İpsiz Recep, hiçbir dönemde eşkıya olmamıştır. O, İstiklal Savaşımızın en önde gelen kahramanlarından biridir. Rizeli olmasına karşı, mücadelesi daha çok İstanbul ve Sakarya’da geçmiştir. Kabri de bugün Sakarya’nın Karasu ilçesindedir.
Bakın anlatayım: 1862 Rize doğumludur. Babası taka kaptanıdır. Daha çok Rize- Batum arası ticaret yapar. Batum’a portakal ve bazı ürünler götürüp, oradan gaz, şeker, tuz gibi ürünler getirir. Babası vefat edince görevi Recep devralır. Batum’a gidiş gelişler devam ederken, 1905 yılında İstanbul’da padişah 2. Abdülhamid’e Ermeni terörisler tarafından bombalı saldırı düzenlenmiş, Sultan Abdülhamid yara almadan kurtulurken, çok sayıda insan ölmüştür. Batum’da ticaret yaptığı Ermenilerle bu sebepten tartışmaya girmiş, kavga etmiş, alacağı olan para ve malları da alamadan, geriye dönmüştür.
Ticarette işleri bozulan İpsiz Recep, insan taşımaya başlamış, bir defasında Batum’dan Rize’ye gelirken, tekneye 17 tane Rus vatandaşı genç biner. İpsiz Recep, bunların tamamının silahlı Ermeni çetesi olduğunu fark eder. Takasında sadece Abdullah adında bir yardımcısı vardır. Onunla işaretleşerek anlaşıp, Ermeni çetecilerin tamamını silahlarını çekerek öldürüp denize attılar. Bu durum kısa sürede anlaşıldı. Rus hükümeti İstanbul’a protesto çekti. Rusya’nın baskılarına dayanamayan Osmanlı hükümeti İpsiz Receb’in yakalanması için kolluk kuvvetlerini harekete geçirince İpsiz Recep kaçtı. Balkan Savaşı sırasında af çıkana kadar Rize’ye gelmedi.
Yakalansa yok yere idam edilecekti. Bu sebeple kaçması eşkiyalık değildir.
Bu kaçaklık yıllarında Zonguldak-İnebolu arasında takasıyla kömür taşıdı. zonguldak’tan İnebolu’ya gitmekte olduğu bir seferde teknesi battı. Mürettebatı ile kendisi canlarını zor kurtardılar.
Bu olay belkide İpsiz Receb’in hayatında bir kırılma noktasıydı. Tam da 1. Dünya Savaşı’nın sona erip, Mondros Ateşkes Anlaşması’nın yapıldığı ve ardından İtilaf Devletleri’nin İstanbul’u işgal ettiği kara günlerdi. İpsiz Recep İstanbul’a gelip, birkaç kayık satın alarak boğaz köyleri arasında yolcu taşımaya başlamıştı.
İşgal altındaki İstanbul’da bulunan Rum Çeteleri o günlerde iyice azmışlardı. İnsan öldürüyor, adam kaçırıyor, zenginlerin konaklarını yağmalıyor, kadınlara, kızlara tecavüz ediyorlardı. Bu durum İpsiz Receb’i derinden yaralıyordu. Bir şeyler yapmak lazımdı. Tam bu sırada Kuvay-i Milliyeci bir binbaşı çıktı karşısına. Sana on tane adam, istediğin kadar silah, cephane. Çünkü o günlerde asker bir şey yapamıyordu. Binbaşı, bizi bu çetecilerden kurtar dedi.
Tam on ayrı çete vardı. Bunların en azgını ve meşhuru, acımasız olanı Giritli Andon’un çetesiydi. Arkalarına İngilizleri ve Yunanlıları alan bu çeteler, İstanbul halkına kan kusturuyordu.
Recep bir plan yaptı. Andon’un zaman zaman, çetesiyle birlikte yemek yediği Tarabya’da bir lokantada toplantı yapacağı haberini almıştı. Lokanta sahibine işsiz olduğunu, iş aradığını, iş verirse çalışacağını söyleyerek, bu lokantada garsonlu, temizlik, bulaşıkçılık gibi işler için işe alındı. Yaklaşık birbuçuk ay Andon’un çetesinin toplantısını bekledi. Andon’un çetesi yirmi kişiyle geldiler. Recep Reis, önceden haber aldığı bu toplantıya hazırlık yapmıştı. O gün arkadaşlarını lokantanın etrafına yerleştirdi. Lokantanın etrafının kuşatıldığından habersiz Rum çeteciler, silahlarını duvara dayayıp, yemeklerini beklerken, Recep Reis Andon’u tam olarak tespit etmek için lokantanın sahibine: “Ustacığım, ben yiğit adamları çok severim, izin verirseniz, domuz kızartmasını Andon’un masasına ben götüreyim” dedi. “peki” dedi ustası. Recep Reis domuz kızartmasını buyurun efendim deyip Andon’un masasına koyup, önlüğünün altından çıkardığı tabancasını ateşleyerek, birkaç kurşunla Andon’u yere serdi. Geri kalan 19 çeteci panik halindeyken, Recep’in adamları tamamını öldürdüler. Benzer şekillerde İstanbul’daki on çetenin tamamını imha eden İpsiz Recep, Kuvay-i Milliye komutanının emriyle Sakarya Nehrinin doğusuna, bugünkü, Sakarya ili Karasu ilçesine geldi.
Görevi Yunan kuvvetlerini Sakarya nehrinin doğusuna geçirmemekti. Geçirmedi. Memleketi Rize’ye haber salıp, cezaevini boşalttırarak, akrabalarının da dahil olduğu 600 kişiyi Karasu’ya çağırdı. Sayıları 1200 kişiyi bulmuştu.
O günlerde, çoğu Geyve Ortaköy Rumlarından oluşan eşkıya çeteleri işgalci Yunan askerleriyle Adapazarı ve köylerinde acımasızca, halka zulmedip, tecavüzler yapıp, elinde ne varsa alan eşkiyaların yanı sıra, Sakarya’nın kuzey bölgelerinde, Bakırlı köyü, Koyunağılı köyü, Kaynarca ve civarında soygunlar yapan eşkıya çeteci Abaza Seyıt’ı de bir baskınla öldürüp, çetesini imha eden İpsiz Recep, 21 Haziran 1921 tarihinde, Çeteci Halit Molla’nın birlikleriyle beraber, bir gece baskınıyla Adapazarı’nı düşman işgalinden kurtaran bir kahramandır. Asla eşkıya olmamış, geri kalan ömründe, batı cephesinde Mustafa Kemal Paşa’nın emrinde. Düşmanı 9 Eylül'de İzmir’de denize döküp, Vatanı dşmanlardan temizlendiği son ana kadar cephede savaşmıştır.
Daha sonraki zamanda, Cumhuriyetin ilanından sonra Ankara’ya Atatürk’ün daveti üzerine az sayıda adamıyla gitmiş, bando ile karşılanıp, bir süre misafir edilmiştir.
Verilen istiklal madalyasını kabul etmediği şeklindeki söylemler asılsızdır. İstiklal madalyası bir şereftir. Herkese nasip olmamıştır. İpsiz Recep tıpkı İstiklal Savaşı’nın diğer kahramanları gibi, kendisine bağlanan maaşı kabul etmemiş ve almamıştır. Karasu’da kendisine verilen arazileri de kabul etmeyip mütevazi bir hayat sürerek 11 Haziran 1933’te vefat etmiştir. Mezarı da Karasu’nun İhsaniye köyündedir. Karasu’da ona emice derlerdi. Karısına da hala derlerdi.
İpsiz Recep, bu gün yokluğunun acısını çektiğimiz insan soyundandı. Ne malum derseniz:
Savaştan önce neyse, savaştan sonra da oydu.
Dövüştü pir aşkına, yaralandı birkaç kere. Vesaire.
Ve savaş bittiği zaman,
Ne çiftlik sahibi oldu, ne apartman.
Savaştan önce kahramandı, savaştan sonra kahraman…
Rahat uyu Recep emice, vatan sana minnettar.
FACEBOOK YORUMLAR